...ve zamane genci yazmaya başlar.
Create your own banner at mybannermaker.com!

21 Ağustos 2010 Cumartesi

Muğla'da bir gün

Güzel bir gezi yazısı yazmaya başlamıştım, ancak çok uzun olduğundan görselliği ön planda tutarak bir Muğla dosyası hazırlamaya karar verdim... Muğlalı dostlarımızın rehberliğinde bir gün boyunca Muğla'da gezilmesi gereken her yeri gezdik. Kaburga dolmasının hindiye nasıl dönüştüğünü, "Ormancı" türküsüne konu olan hüzünlü olayın yaşandığı "Belen Kahvesi"ni, kısacası Ege dizilerinin çekim mekanı olan Muğla'yı merak ediyorsanız daha ne duruyorsunuz? Yazıya dalıverin gari!

Turumuza Marmaris’ten başlıyoruz... Bu cennet, manzarasıyla hiçbir yeri aratmıyor. Deniziyse zaten kendini kanıtlamış. Ne de olsa Ege’nin gözde tatil yerlerinden birinde bulunuyoruz...


Marmaris'teki koylardan birindeki yerleşim yerinde, akşam turundayız. Sokaklar o kadar canlı ve kalabalık ki... İnsanın şehir hayatını geride bırakıp bu küçük kasabaya yerleşesi geliyor. Ama tabii ki yaz ayında olduğumuz için her yer böyle renkli. Deniz manzarasıysa İstanbul'u aratmıyor. Zaten ben "Küçük İstanbul" diyorum buraya. İçimden mutluluk fışkırıyor.


Marmaris'ten bir saat uzaklıkta olan Muğla'ya gelmiş bulunmaktayız... Herhangi bir köyde, kırk derece gündüz sıcağının altında, bir taş köprünün üstündeyiz. Köprü var ama altından akan bir su yok. Kurak bitkilerle idare ediyoruz.


Bu küçük kertenkele sevimli olduğu kadar haylaz da! Büyüleyici renkleri (kuyruğu mavi, gövdesine doğru turkuaz ve başı da yeşil; olağanüstü!) olduğundan mutlaka fotoğrafını çekmem gerekiyordu ama kayaların arasına bir girip bir çıkıyordu. Kazanan taraf kim oldu dersiniz?


Muğla'nın köylerindeki "Belen Kahvesi"ndeyiz... Burası, meşhur "Ormancı" türküsüne konu olan olayın yaşandığı yer. Gördüğünüz tabelalarda yazan öyküyü okuyor, kahvede çalan türküleri dinliyoruz. Olayı yaşıyor gibi oluyoruz, içimizden ürperti geçiyor. Aslında bilinen bir türkü bu: "Aman ormancı yaktın ormancı / Köyümüze bıraktın yoktan bir acı"...


Bir zamanlar olayın yaşandığı "Belen Kahvesi"nde olayı yaşayan kahramanların maketleri canlıymışçasına ziyaretçileri bekliyor. Öylesine gerçekçiler ki... Mekanın atmosferine karşı koyamıyoruz. Tüylerimiz diken diken oluyor. Öyküyü merak edenler sizlere verdiğim türkü dizeleriyle veya anahtar kelimelerle (Belen Kahvesi, Ormancı, Muğla...) araştırma yapabilirler. Biraz uzun olduğundan hüzün dolu bu öyküye yer veremiyoruz...


"Belen Kahvesi”ne geliriz de kahve içmeden gider miyiz? Güneş ortalığı kasıp kavururken bulduğumuz gölge masalara oturup kahvelerimizi yudumluyoruz. Kahveler, sapı olmayan fincanlarda sunuluyor. Yöreye özgü bu fincanlar dekoratif görünümleriyle şık ve sevimli duruyor.


Ben yerimi buldum! Bu köşede farklı bir doku var... Bir poz kaçınılmaz! İstediğim açıları belirliyorum. Gerisini babamın ustalığına bırakıyorum.


Yükseklerden biraz daha aşağılara iniyoruz. “Dürüye’nin Güğümleri” dizisinin çekildiği yerlerde dolaşıyoruz. Bu asırlık ağaç muhteşem bir lokantanın tam ortasında bulunuyor. Söylenene göre altından üç kere geçip dilek tutunca tuttuğunuz dilek gerçekleşiyor. İnanmıyoruz elbette, ama gelmişken kaçırmak istemiyoruz...


Şimdi şehir turuna çıktık... Köyleri, dağları, tepeleri yüksekte bırakıp sevimli Muğla'nın merkezine iniyoruz.

Halıcılar, kilimciler, kahveciler, bakırcılar... Ara sokaklardan geçerken esnafın fotoğrafını çekmek için makinemi çıkarıyorum.

Şehir turumuz devam ederken Muğla Kültür Evi'ni de geziyoruz. Yöresel kıyafetlerin de olduğu, eski eşyalarıyla bir Muğla evi karşılıyor bizi... Ben Muğla’ya uzaklardan gelen biri olarak burayı çok sevdim. Gençlerle yaşlıların ortak buluşma noktası olan “yaşanılacak” bir şehir. Nostaljik sokakları, dev ağaçları, samimi köylüleriyle dizi çekmek için de doğru bir seçim. Kültür Evi’nin ziyaretçi defterine düşüncelerimi yazıyorum.


Şimdi harika bir yere, Muğlalıların tabiriyle, Muğla'nın yaylalarında bir restorana akşam yemeğine geliyoruz. Güneşin en tatlı rengi olan kızıl, bütünüyle üstümüze çöktükten sonra yavaş yavaş ortadan kayboluyor. Geldiğimiz yer çimenlerin üzerine kurulmuş masalarıyla gerçekten hoş bir mekan. Bu arada gün içindeki sıcaklıktan eser yok. Geldiğimiz yerin yüksekte olması, Muğla'nın akşam soğuğuyla birleşince gün içindeki kırk derece sıcaklık yirmi dereceye düşüyor. Muğla, Bodrum'a - Marmaris'e benzemez. Gündüzleri sıcak olur ama geceleri de buz gibidir. Arka masamızda bir çocuğun battaniyeye sarındığını görüyorum.


Gittiğimiz restorandaki büyük ağaçlardan birinin önünde, hava kararmadan önce, fotoğraf makineleri son pozlar için açılıyor. Bu arada “Dürüye’nin Güğümleri” dizisinin oyuncularının birkaç gün önce burada yemek yediğini öğreniyoruz.

Masamızdaki bir yemeğin fotoğrafını sizlerle paylaşmam görgüsüzlüğe kaçabilir, ama bizi gece boyunca gül gül öldüren olayın başrol oyuncusunun hakkını yememek gerekiyor, arkadaşlar... Muğla'nın yöresel diliyle karşılaşmamız neşeli ve komik dakikalar yarattı. İşte anlatmaya başlıyorum: Gittiğimiz yerde akşam yemeğimizi yiyorduk. Garsonumuz elinde bir yemekle masamıza gelirken, "Hindi geliyooo!" diye bağırdı. Muğlalı dostlarımız için sorun yok. Ama ben şaşırdım. İçimden, "Garson bize hindi getirmedi ya, espri yaptı herhalde?" diye düşünüyorum. Garsonun masamıza koyduğu yemeği fotoğrafta görüyorsunuz. Gerçekten de hindiye veya tavuğa benziyor. Sıkı durun! Ben bu şüphemi dile getirince öğrendim ki garsonun dediği "Hindi", aslında "Şimdi" demekmiş. Garsonumuz getirdiği "Kaburga Dolması"nı masaya koyarken aslında, "Yemeğiniz şimdi geliyor!" demek istemiş. Uzun uzun güldük biz buna... Keyifli bir kapanış oldu gerçekten.

Ege turumuz burada sona erdi, arkadaşlar. Yolunuz bir gün Muğla'ya düşerse ve anlattığım yerleri beğendiyseniz bu yazım size yol gösterebilir.

Sevgilerimle,
Mert...

8 yorum:

  1. muğla bu kadar güzel anlatılabilir.yazdığın her cümleye hayran kaldık Mert.Sizi gezdirmek zaten büyük bir zevkti, birde böyle bir yazı okuyunca daha da mutlu olduk:)artık sayfanın yeni ziyaretçileri de var...
    NUR

    YanıtlaSil
  2. koçum,sayende ben de sizinle gelmiş kadar oldum,rehberliğin için teşekkürler...halil

    YanıtlaSil
  3. Mertciğim yazını okudum. Gerçekten çok akıcı ve sürükleyici. Seni görmeyeli koca adam olmuşsun. Yazdıklarınla da bunu ispatlar niteliktesin. Azim ve çalışma başarıları getirir. Sana başarılar diliyor gözlerinden öpüyorum.
    Nusret Erişti

    YanıtlaSil
  4. Mertciğim, gezmek isteyenlere gerçekten rehber olmuşsun, çok beğendim,tek kelime ile harikasın, ilerisi için gelecek vadediyorsun, sen zaten çocukkende çok sıcak, duygulu bir çocuktun,yolun açık olsun üstün başarılar diliyorum çok öptüm.
    Hatice ERİŞTİ

    YanıtlaSil
  5. mertcigim yazina daha onceden baslamis ama bitirememistim, cok keyifli olmus gercekten.yazilarinin devamini bekliyoruz..

    YanıtlaSil
  6. COK HOS OLMUS BU DA.. :)

    YanıtlaSil
  7. Sayende gezmiş kadar olduk :)

    YanıtlaSil
  8. çok güzel kardeşim...tatilin hakkını veriyosun yani :)

    YanıtlaSil