...ve zamane genci yazmaya başlar.
Create your own banner at mybannermaker.com!

3 Şubat 2012 Cuma

Ejderha dövmeli kızlar üzerine kapsamlı bir inceleme

Millennium Üçlemesi'ne olan ilgimi, kitaplarını ve İsveç yapımı filmlerini ilk günlerde tükettiğimi yazmıştım. "Berlin Kaplanı" gibi insanı rahatlatan bir filmden çıktıktan hemen sonra gişeye gidip "Ejderha Dövmeli Kız"ın Hollywood yapımı için bir bilet almama beni iten, içimdeki iki filmi karşılaştırıp bloguma yazma görevi duygusuydu. Genellikle gerilim filmlerinden sonra insanı tekrar gerçek dünyaya döndürmesi için komedi seyredilir, ama ben tam tersini yaptım. Filmi dikkatli bir köşe yazarı/film eleştirmeni gibi soluksuz izledim ve iki yapım arasındaki karşılaştırmayı üç saatte yazdığım bu yazıyla sizlere sunarak görevimi tamamlamış oldum.

KARAKTERLER ve OYUNCULUKLAR
Genel yorum: Mikael Blomkvist ve Lisbeth Salander başta olmak üzere her iki filmde de tüm kadro tıpkı kitapları okurken kafamda canlandırdığım, hayalimde yarattığım, hafızamda çizdiğim gibiydi.

Michael Nyqvist & Daniel Craig (Mikael Blomkvist)



İki Mikael Blomkvist de çok başarılı. Ama benim oyum ikinci filmdeki Daniel Craig'den yana. Özellikle yüzü böyle düşünmeme neden oldu ki, tam kitapta kafamda canlandırdığım Mikael ete kemiğe bürünüp beyaz perdeye konulmuş!
Not düşümü: İsveç yapımı filmdeki Lisbeth ile Hollywood yapımındaki Mikael başka bir filmde buluşabilir diyerek sınırları zorluyorum!

Noomi Rapace & Rooney Mara (Lisbeth Salander)




İsveç yapımı olan ilk filmi izlediğimde, Bundan daha iyi bir Lisbeth Salander yaratılamaz, diye düşündüğümü ve Hollywood yapımı olan ilk filmde Salander'i canlandıran Rooney Mara'yı filmden önce gördüğüm karelerde "robotik yüzlü bir Lisbeth" olarak nitelediğimi saklamayacağım. Ama film ilerledikçe Mara'nın canlandırdığı Lisbeth'i de Rapace'nin canlandırdığı Lisbeth kadar sevdim, başarılı buldum. Her iki Lisbeth de tam Lisbeth olmuş! Oyum çoğunlukla ilk Lisbeth'ten yana olmakla birlikte, bu ikinci Lisbeth de favorim. İkisinin oyunculuğu da müthişti!
Not düşümü: İsveç yapımı olan üç filmde Noomi Rapace canlandırdığı Lisbeth karakteriyle Avrupa Film Ödülleri'nde en iyi kadın oyuncu ödülünü aldı. Rooney Mara da bu yıl Oscar'a aday. Güçlü rakipleri olduğundan ödülü kaçırabilir belki, ama performansı gerçekten iyiydi.

SAHNELER ve MEKANLAR
İlk kitabın bu yeniden çekimindeki Hollywood farkı kesinlikle hissediliyor. Sahnelerde ilk filme oranla müthiş bir görsel zenginlik vardı. Hedestad görünümü, kar manzaraları ve tren sahneleri iki yapım arasında mekan açısından karşılaştırıldığı zaman belirgin farklılıklar olduğunu açık bir şekilde gözler önüne seriyor. Bu sözlerimi kopyalayın ve sahnelerle ilgili düşüncelerim için yapıştırın. Sahne geçişleri, 10 üzerinden 20! Sanırım düşüncelerimi daha iyi dile getiremezdim... Karararak geçişler, cümlelerle bitişler, bakışlarla sonlandırmalar vb. yerine göre gerçekten de çok iyi kullanılmış. Üzgünüm ama İsveç versiyonu bu açıdan bu filmin yanına yaklaşamaz.
Not düşümü: Bazı sahnelerde İsveç yapımı olan filmden büyük oranda etkilenildiği çok bariz (Ama parasal açıdan ikinci yapım daha zengin olduğundan bu çok geri planda kalıyor). Bu, benim gibi diğer dikkatli izleyicilerin de gözünden kaçmayacaktır.
Not düşümü 2: Özellikle de, Lisbeth'in metroda dizüstü bilgisayarını çalmak isteyen gence karşı giriştiği "yürüyen merdivende aksiyon!" sahneleri, Mara'nın atlayıp zıplaması ve hırsızlık girişiminde bulunan gencin hakkından gelmesi, çantasını yandan atıp aşağıya inince tutması vb. takdire şayandı, çok başarılıydı!

KURGU ve FİLME UYARLAMA
Kitapları okumadan filmleri izleyenler bir şey anlar mı, bilmiyorum. Ama anlaşılırsa da ikinci film bu konuda daha başarılı gibi. Yine de pek çok önemli bölümün her iki yapımda da atlandığını rahatlıkla söyleyebilirim. İşte maddeler halinde iki yapım ve kitap arasındaki izleyici için küçük (hatta fark etmeyeceği demek daha doğru), benim gibi hem okuyan hem izleyen hem de bu seriye bayılan biri içinse büyük yanlışlıklar:


- Mikael’in Cecilia Vanger’la olan ilişkisinin her iki filmde de neredeyse hiç işlenmemiş olması beni üzdü, bu yabana atılacak bir detay olarak görülmemeliydi. Mikael-Cecilia ilişkisinin ilk yapımda, Hollywood yapımına göre daha ön planda olduğunu söyleyebilirim.

-Kitapta Lisbeth Mikael'e Noel hediyesi olarak Elvis Presley'li reklam tabelası alırken Hollywood yapımında ne diye içine fotoğrafını koydurduğu ceket aldırma gereği duymuşlar ki? Ama Mikael'e süslü, şöyle en cafcaflısından mektup yazması da hoşuma gitmedi değil. Bağlılığını göstermek için bunu yapmaları iyi olmuş.

-Kitapta Millennium’da çalışanların sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor ve çalışanlar arasında sıkı bir bağ var. İsveç yapımı bunu korumuş, aynen kitaptakini beyaz perdeye geçirmiş. Hollywood yapımında ise dergi ofisi ilk yapıma göre çok büyük kaçmış, insan sayısı da neredeyse yirmiyi otuzu bulmuş! Kesinlikle gerçeği yansıtmıyor. Sosyolojik terimlerle ifade edecek olursam İsveç yapımı kitaptaki ofis ortamını koruyup “cemaat” özelliğini sağlarken, Amerikan yapımı “cemiyet” özelliği uydurarak işleri berbat etmiş. Hollywood yapımı ikinci filmde (ikinci kitabın yarısı dergide geçiyor) bu durumu nasıl toparlayacak, bilemiyorum.

-Mikael'in kızı Hollywood yapımında ön planda.

-Erikalar ve Harrietler neden her iki filmde de çok benziyor ve tam sarışınlar? Kızıl yüzü göremedik, ama sarışınlardan vazgeçmemek istabetli olmuş.

-Lisbeth'in sarı saçları büyük oranda ikinci filmin konusuyken Amerikan yapımı niye bunu ilk filme taşımış (İsveç yapımında da vardı, ama daha geri plandaydı)? Herhalde ikinci filmin yolunu açmışlar, fena da olmamış aslında.

-Kitabın finaline doğru Martin Vanger arabasını bir kamyonun üzerine sürerek ölüyor. Hollywood yapımında nedense ölümünü aşırı hızla sürdüğü arabasında takla atarak çıkan mini patlama sonucunda getiriyorlar. Kitapta da alevler vardı ama bu nedenle çıkmıyordu. Hollywood yapımı sermayeden kaçınmazdı, niye böyle bir şey yaptı, anlayan varsa yorumlar kısmına yazıp beni de aydınlatırsa çok sevinirim. İsveç yapımında sanırım kitaba bağlı kalınmıştı, hatırlayamadım şimdi.

-Harriet Vanger kitapta Avustralya’da bir çiftlikte saklanarak yaşıyorken, hayatını kurmuşken ve İsveç yapımında da bu önemli olaya sadık kalınmışken Hollywood yapımında Harriet’i modern şehirli olarak görmemiz kitaba bağlılık açısından hiç iyi olmadı ne yazık ki.

-Lisbeth’e metroda saldıranlar kitapta bir çete iken Hollywood yapımında tek bir kişiydi.

Not düşümü: Kitaptaki olaylara sadık kalma konusunda İsveç yapımı daha başarılı.

Not düşümü 2: Kitaptaki olayları daha anlaşılır ve kapsamlı işleme konusunda Hollywood yapımı daha başarılı.

Not düşümü 3: İsveç yapımı olan film kitaptaki zihniyeti doğal olarak daha iyi yansıtmış. Zaten böyle olmasaydı bir tuhaflık olurdu. Bence İsveç yapımı olan film daha karanlık, kasvetli, Hollywood yapımı olan filmse daha aydınlık, modern tarzda, temiz olmuş.

FİNAL SAHNESİ
Hollywood yapımındaki final sahnesi, ilk filmde arayıp da bulamadığım final sahnesidir işte! Bravo! İyi ki kitaptaki son cümleye bağlı kalarak bitirmişsiniz, muhteşem yapmışsınız! İsveç yapımında Lisbeth'i sarı saçlarıyla yürürken görüyorduk finalde, bundaysa sarı saçlı Lisbeth'i önce gösterip finali kitaptaki gibi yapmışlar. Kitaptaki final cümlelerini alıntılayarak bunu size de göstermeyi çok isterdim ama ne yazık ki buna izin yok. Neyse... Okuyanlar zaten bilirler. Her ne kadar yukarıda da yazdığım hediye farklılığı ve karın zaten yağıyor olması, Lisbeth'in de çöpü hemen motosikletini park ettiği sokaktaki çöp konteynırına atması farklı olsa da çok güzel olmuş. Ne yalan söyleyeyim, filmin başından beri bu sahneyi bekliyordum!
Not düşümü: Millennium serisinin hiçbir filmi ne yazık ki ailenizi alıp gidebileceğiniz filmler değil... Açık saçık sahneler bu yeni yapımda da vardı ve kitaptakine göre gidecekleri buradan belli olduğu üzere ikinci filmde bizi çok daha çarpıcı sahneler bekliyor.
En büyük not düşümü: Her iki Lisbeth’in ejderha dövmesi de çok güzel olmuş. Kitabın kapağındaki bit kadar ejderhacık dövmesiyle dalga geçercesine büyükler.

Üç saattir bilgisayar başında bu yazıyı yazarken kamburu çıkmış olan ben, Mevlit Kandili'niz de mübarek olsun diyorum.

0 yorum: