...ve zamane genci yazmaya başlar.
Create your own banner at mybannermaker.com!

29 Aralık 2012 Cumartesi

Ben Feuerbach - Ne umdum, ne buldum?

Tankred Dorst pek çoğumuz için yabancı bir isim olabilir ancak "Ben Feuerbach" adlı oyunu kulaklarda yeri olması daha muhtemel bir ad. Bu oyunun yazarı Dorst. Ben yaklaşık on beş dakika önce oyunu izlerken, şimdi oyun bitmiş ve eve dönüş yolunda yaptığım tahlilden sonra bilgisayarı açıp değerlendirmelerimi blogumda sizlerle paylaşmakta olan Mert. Başlığımsa hayli yerinde: Bu oyundan ne umdum, ne buldum?

Öncelikle şunu itiraf etmeliyim ki beni bu oyuna çeken şey her zamanki tiyatro aşkımdan çok "Acaba televizyondaki sevgılım kanlı canlı ne yapacak karşımda?" merakıydı. Bu oyunda Feuerbach'ı "Yalan Dünya"nın Çağatay'ı olarak tanıdığımız Hakan Meriçliler oynuyor. Oyunun komedi olmadığı belli. Meriçliler'in trajedi/dram türünde nasıl bir iş çıkaracağı merakı, o her hafta gülerek izlediğimiz adamın bu sefer işin altından nasıl kalkacağı veya kalkıp kalkamayacağı sorusu beni gecenin bir vakti bu tek perdelik ve neredeyse tek kişilik oyuna yöneltti. Oyuna bir tür başlığı bulmak gerekirse trajedi demek doğru olmaz. Klasik trajedi günümüzde hâlâ var mı bilmiyorum ama bu oyun yine de başlı başına -günümüzdeki şekliyle- bir trajedi değildi (Klasik trajedide erdem ve ahlak unsurları ön plandadır, kahramanlar soylular veya olağanüstü kişilerdir, konu mitolojiden veya tarihten alıntıdır, diyalog ve koro bölümlerinden oluşur, beş perdedir ve üç birlik kuralı uygulanır). Oyun güldürü ögesine pek yer vermemesi, üç birlik kuralına uyması (zaman -olayın yirmi dört saatte başlayıp bitmesi-, yer -olayın baştan sona aynı yerde geçmesi- ve olay -tek bir olayın canlandırılması- birliği) ve seyirciyi içine soktuğu felsefi hava nedeniyle trajediye örnek gösterilebilir. Ama günümüzde izlediğimiz pek çok oyun gibi bunun da bir dram olduğunu söylemek doğru olacak; nitekim gülünç ve acıklı ögeler iç içeydi. Dahası oyun bunun tahlilini yapmamıza fırsat vermeyecek bir akış içinde başladı ve bitti.

Oyunun konusu şuydu: Feuerbach uzun süre akıl hastanesinde yattıktan sonra tedavi olmuş, mesleğine tutkun bir oyuncudur. Bu uzun aradan sonra bir tiyatronun oyuncu seçmelerine gider. Karşısında bir zamanlar tanıdığı ünlü rejisörü görmeyi beklerken, onun asistanı tarafından karşılanır. Bu durum karşısında Feuerbach'ın kişiliğinin ve yaşamının katmanlarında dolaşmaya başlarız. Konu gerçekten ilginç, değil mi? En azından benim gibi psikoloji düşkünü ve zaten tiyatro sevdalısı biri için gitmeye değecek güzellikte. Ne var ki umduğum şey, beklediğim şey olmadı. Neden mi?

Hakan Meriçliler sahnede bize anlatması gereken kişiyle "Yalan Dünya"da sergilediği karakteri Çağatay arasında kalmış gibiydi. Yer yer ona göndermeler yaparak, hatta onun gibi konuşarak seyirciyi güldürdü. Bu tarz bir çıkışı ondan dram görmek isteyen ben elbette ki hiç beklemiyordum. Oyun ilerledikçe Meriçliler'in gerçekten yetenekli bir oyuncu olduğunu herkes gördü, ama özellikle de ben, onun anlattığı kişi olamadım. O kişiyi hissedemedim. Tıpkı "Yalan Dünya"nın bir bölümünde Çağatay'ın oyundan sete koşuşturup durduğu sahnelerdeki karmaşıklık gibi, gerçek Hakan Meriçliler'de de bu durum vardı sanki. Oyun zaten ağır, trajik, hafif gotik bir oyun. Bu oyunun sunuluş şekli böyle üstünkörü olmamalıydı. Meriçliler'den daha esaslı bir trajedi performansı bekleyen ben, ciddi anlamda hayal kırıklığına uğradım.

Oyunun diğer iki oyuncusu olan asistan ve çok kısa bir rolü olan kadın da olmasaydı, oyun belki de daha tutuk ve daha sıkıcı olacaktı. Tek perdelik bir oyundu, ama oyuncular bir bütünlük oluşturamadan bitti. İlişkiler havada kaldı, replikler sanki yerini bulmadı. Kadınla birlikte gelen köpek, o sevimli, akıllı köpek belki de oyunun en sahici karakteriydi!

Yine de sahne dekoru gerçekten iyiydi ki ben bir oyunda her şeyden önce buna bakarım. Bence buna da öncelik vermelidir seyirci, bir oyunu değerlendirirken. Çünkü oyunun oynandığı salona girdiğimizde bizi ilk karşılayan şey dekordur. Duvarda asılmış olan resimdir, yerde duran örtüdür. Bu oyunda metal merdivenler ve salonu -özellikle de sahne önünü kaplamış olan- yoğun duman bulutu vardı. İlginç bir atmosferdi. Ama bu ilginçlik oyunda da sürdürülemedi. Anlaşılan Hakan Meriçliler'i "Yalan Dünya"da izlemeye devam!

1 yorum: