...ve zamane genci yazmaya başlar.
Create your own banner at mybannermaker.com!

5 Ocak 2012 Perşembe

Marilyn! Marilyn! Marilyn! Marilyn! Ben çok şanslı biriyim!





Babam yine hedefi tam on ikiden vurmayı başardı. Yakın zamanda yayımladığım "İyi ki doğmuş muyum?" başlıklı yazımda yazmıştım anne ve babamın bana hediye olarak her zaman en çok sevdiğimi bildikleri şeyleri aldıklarını ve beni mutluluktan havalara uçurttuklarını. Bu yüzden çok şanslı bir çocuk sayıldığımı. Bu yazımda annemi karıştırmıyorum, babamın hediyesini yazacağım. Yeni yıla girerken bu vesileyle maailecek bizde toplandık. Hediye faslında en son babam elinde büyük bir paketle geldi bana doğru. Zaten (Marka heveslisi olmadığımı bildiğinizi bildiğim için bunu rahatlıkla yazıyorum) poşet D&R'nin olunca hediyeyi görmeden bile mutlu oluyorum, çünkü orada tam da benim sevdiğim şeyler var: Kitap, müzik ve film!

Poşetin içindeki kutuyu çıkartıyorum ve yırtıyorum: Beyaz bir kutu... "Col", "Maril" harflerini görüyorum. Artan bir hevesle paketi iyice yırtıp hediyemi dışarı çıkartıyorum. Hani bazen birinin size aldığı bir hediyeyi açtığınızda etrafınızda tepkinizi bekleyen suratlara o hediyeyi beğenmeseniz bile, "Çok güzelmiş!" diye yalandan atıverirsiniz ya, bu içinde bulunduğum durumun bununla alakası yok!

Şok içindeyim sadece. İnanamıyorum! Babam bana sahiden de bu hediyeyi mi almış? Yeni yıl hediyesi olarak ancak böyle güzel bir şey armağan edebilirdi bana... "The Marilyn Collection"... Orijinal... Geçenlerde bir konuşma esnasında bana böyle bir şeyin varlığından söz etmişti... Ama üstünde durmamıştı... Orijinal... Marilyn... Benim Marilyn... Tam 11 filmi... Onu keşfetmem için harika bir fırsat!

O gece, geceyarısından sonra "Some Like It Hot" adlı klasik filmi birlikte izliyoruz. Aşk! Marilyn'e aşık oldum! Onu tanımaya iyi bir yerden başladım... Sabahlara kadar tüm DVD setini izlemek, bitirmek istiyorum! Ama o haftaki sınavlara çalışırken pörtlek gözlerimle başımı kitaplara gömmek de istemediğimden mecburen tadını damağımda bırakıyorum...

Diğer akşam "Don't Bother To Knock"... İzlediğim ilk filmdeki eğlenceli, sıcak, bol kahkahalı ortamdan eser yok. Oyunculuğu harika. Bu filmi önce izlediğim filmden daha önce çekmiş meğersem, ama bana çok daha "kadın" gibi geldi. Diğer filmde çok "toy" gibiydi, daha sonra çekmesine rağmen. Daha "genç kız" havalarında, gözüne düşen platin sarısı saçlarıyla sevimli, o saçlarını ellemek, arasında parmaklarını gezdirmek istediğim cilveli bir genç bayan edalarında...

Ne yazık ki o hafta sekiz, dokuz sınavım var... Yani bu haftayı kastediyorum... Yarın da iki tane var... Sonraki hafta da beş tane var... Nihayet bitecekler sonra!

Ben yarın akşama da bir film sıkıştırmak istiyorum.

Sanırım "Niagara".

Şu sınavlar bir bitsin, o zaman hepsini peşer peşer izleyeceğim!

Deli gibi deli gibi!

Ayrıca MM ile ilgili yazılmış olan tüm kitapları toplayıp biyografisini okumak da düşüncelerim arasında.

Belki inanmayacaksınız ama ben onun "ikon" olan yönüyle, "dişi kadın" kısmıyla ilgilenmiyorum.

Onu gerçekten de "insan" olarak tanımak istiyorum.

Benim Marilyn'e kendimi bildim bileli aşırı bir düşkünlüğüm vardı. Onun resimlerinin olduğu yerlerde fotoğraf çektirmem falan...

Neyse, hepsini anlatacağım. Filmlerine bayıldım izlediğim kadarıyla ve sırasıyla teknik yorumlarını da yapacağım.

Ayrıca isterseniz yeni yıla giriş kısmıyla ilgili daha çok şey de yazabilirim.

Benden öyle kolay kaçamazsınız.

Çok içten sevgilerimle,
Mert...

3 yorum:

  1. Not: Bu arada yeni yılın ilk yazısını da yazmış olduk. :)

    YanıtlaSil
  2. vayyyy :::::))

    YanıtlaSil
  3. mertim selamlar,
    film, kitap ve benzeri görsel, kurgu sanatlarına ilgin yaratıcılığın ilgimi her zaman çekiyor, takdir ediyorum. ben bugüne kadar hiç marilyn monroe izlemedim, hiçbir şey de kaybettiğimi düşünmüyorum.
    mert ofluoğlunun yazıları bana marilyn'in filmlerinden daha ilgi çekici geliyor. senin önünde uzun bir yaşam var. bu yaşamda en temel öğreneceğin şeylerden biri medyanın/basının insanı lanse edişi toplumu etkiliyor. içi boş bir kovayı bile çok başarılı yıldız olarak yerleştirebiliyor. bence sen de klasik medyatik isimleri bir kenara koy, bırak insanlar ve toplum "cevval yazar mert"i keşfetsin.
    işte o zaman iyi olan kazanacaktır.
    sevgiler, sınavlarında başarılar.

    YanıtlaSil