Kusura bakmayın ama kendinizden
utanmalısınız.
Bazen, bu işin eğitimini alıp
almadığınızdan şüphe ediyorum. Hayır, aslında etmiyorum çünkü yazım kurallarını ilkokulda öğreniyoruz. İlkokula gitmeyen bir köşe yazarımız yoktur tahminimce. Varsa da, bunu bilmek için alim olmaya zaten gerek yok: "Sevgili çocuklarım, bugünkü dersimizde ne öğrendik: Cümle büyük harfle başlar!"
Ve bazen, o köşelerinizi hiç hak
etmediğinizi düşünüyorum.
Hayır, bir “blogger”ın köşe
yazarlarını kıskanıp isyanlara girmesi sonucunda anlık bir kararla ortaya çıkan yazılardan değil bu. Zira yazımı yazdıktan sonra defalarca okudum ve şu an için blog hayatımdan fazlasıyla memnunum.
Öncelikle şunu belirteyim ki bu yazımda belli kişileri hedef almak gibi bir derdim olmadı. Öyle olsaydı isim vermekten kaçınmazdım. Ben yalnızca, yıllardır çok iyi bir okur olarak, köşe yazılarındaki sorunlardan birine dikkat çekmek istiyorum. Bunlar genel gözlemlerim, bir günün ya da bir haftanın meyveleri değil.
Öncelikle şunu belirteyim ki bu yazımda belli kişileri hedef almak gibi bir derdim olmadı. Öyle olsaydı isim vermekten kaçınmazdım. Ben yalnızca, yıllardır çok iyi bir okur olarak, köşe yazılarındaki sorunlardan birine dikkat çekmek istiyorum. Bunlar genel gözlemlerim, bir günün ya da bir haftanın meyveleri değil.
Ayrı yazılması gereken “de, da”
eklerini ayrı yazan sayın köşe yazarlarımız, yazım kurallarını sadece bu ekten ibaret
sanıyorlar galiba... Ayrı yazılması gereken "de, da"yı ayrı yazınca, tamam; yazılarını noksansız sanıyorlar!
Gazeteyi elime aldığımda şöyle
takılmadan, pürüzsüzce, kendimi akan bir suya kaptırmışım gibi okuyabildiğim köşe yazısı sayısı ne yazık ki çok az. Var, ama çok az.
Bu arada, ana gazetelerden bahsetmiyorum. Ana gazetelerdeki köşe yazılarında da birazdan bahsedeceğim yanlışlara zaman zaman rastlıyorum ancak burada asıl sözüm ana gazetenin dışındaki eklerdeki köşe yazarlarına.
Bu arada, ana gazetelerden bahsetmiyorum. Ana gazetelerdeki köşe yazılarında da birazdan bahsedeceğim yanlışlara zaman zaman rastlıyorum ancak burada asıl sözüm ana gazetenin dışındaki eklerdeki köşe yazarlarına.
İşlenen konular genel olarak
herkesin yazısında çok güzel, ama söz yazım yanlışlarına gelince...
Evet, cümleye büyük harfle başlamayı unutuyorsunuz.
Evet, cümleye büyük harfle başlamayı unutuyorsunuz.
Sözcüğü yanlış yerde
kullanıyorsunuz.
Gerekli yerlere şu tek “tık”lık
virgülü koymayarak anlamda karmaşa yaratıyorsunuz.
Tırnak işaretini açıyor, ama kapamıyorsunuz. Ya da kapıyorsunuz, ama neyi kapamışsınız; tırnak işareti açılmamış ki!
Tırnak işaretini açıyor, ama kapamıyorsunuz. Ya da kapıyorsunuz, ama neyi kapamışsınız; tırnak işareti açılmamış ki!
Aynı cümle içinde aynı türden
kelimeleri kullanırken birinin başına “2”, birinin başına “iki” yazıyorsunuz. “Üç oda,
2 salon, iki misafir odası, 3 banyo” diye bir öyle bir böyle yazmanızın gereği
nedir, yıllardır anlayabilmiş değilim. Ya da bu bana mı çok batıyor, öyleyse
söyleyin.
Hangi ilçe hangi ile bağlı onu bile bilmiyorsunuz. İnternet elinizin altında, yazıp aramaya üşeniyor musunuz?
Hangi ilçenin hangi ile bağlı
olduğunu bilseniz bile yazımlarından haberiniz yok. Bazen orayı kastedip
etmediğinizi bile anlayamıyoruz. Anlamamız için elli takla atmamız gerekiyor.
Bazen cümlelerinizin sonunda,
noktadan hemen sonra, klavyeye fazla basmanızın sonucu olan ilgisiz harfler
görüyoruz.
Daha ne olsun?
Bunlar yeter de artar bile.
Daha ne olsun?
Bunlar yeter de artar bile.
Hayır, “Hepimiz insanız, hata
yaparız,” cümlesi bence burada kabul edilemez.
Biz "blogger"lar bile üç beş kişi okuyacak da kendimizi birilerine göstereceğiz, sesimizi duyuracağız, "Biz de buradayız!" şeklinde haykıracağız diye saatlerce emek vererek en düzgün, en iyi, en güzel
yazıları hazırlamaya çalışıyorken (son dönemlerde türeyen ve seviyesiz yazılar yazan kişilerden bahsetmiyorum tabii); siz milyonlara hitap eden, her gün hem
basılı olarak hem de internet ortamında takipçilerine ulaşan köşe yazarlarının bunu
yapmaya hakkı yok.
Bir sütunluk yazıyı yazdıktan
sonra insan bir okumalı, bir daha okumalı ve bir daha okumalı.
“Benim bir adım var, az çok markam
var, bu yazıdaki şu hata bana yakışmaz,” deyip hatası varsa eğer, düzeltmeli
insan.
Bu o kadar zor bir şey mi?
Pek emin değilim ama sanırım yazısını tek başına hazırlamayan yazarlarımız da var; bari sizde bu hataları görmeyelim! Ekibinizde sorun varsa, elemanları değiştirin? Ne bileyim, çözüm bulun işte.
Bu o kadar zor bir şey mi?
Pek emin değilim ama sanırım yazısını tek başına hazırlamayan yazarlarımız da var; bari sizde bu hataları görmeyelim! Ekibinizde sorun varsa, elemanları değiştirin? Ne bileyim, çözüm bulun işte.
Belli ve genel anlamıyla sınırlı bir takipçi kitlesi olan
bloguma ben bile bu kadar çok emek veriyorken, sizin yaptığınız iş midir?
Ben yazılarımı yazdıktan sonra defalarca üstünden geçiyorum, adeta mercekle hata arıyorum. Tabii yine de hatalarım oluyor, zaten olmalı da; ben ne sizler gibi gazeteceyim ne de bu işin eğitimini aldım.
Yazıysa yazı, imlaysa imla, özense özen; o zaman niçin kimse bizi takip etmiyor?
Niçin bizim yazılarımız değil de, sizin yazılarınız okunuyor?
Çünkü siz belli bir yaşın üstünde, belli bir üslubu olan, okurunu nasıl tavlayacağını bilen ve nükte yapmayı öğrenmiş, tecrübelerle bugüne gelmiş insanlarsınız.
Ama sizler de hata yapınca aramızda neredeyse hiç fark kalmıyor. Sadece şu fark ediyor: Siz ülkenin çok ünlü bir gazetesinde yazmış oluyorsunuz, ben de ülkenin çok ünsüz bir blogunda. Siz milyonlara hitap ediyorsunuz, ben üç basamaklı sayılara. Sizin adınızı herkes biliyor, benim adımı hiç kimseden biraz daha fazlası.
Okur sizi okumaya devam ediyorsa eğer, sizin de yazılarınızdaki hataları düzeltmeniz gerekir. Bu okura karşı bir borcunuzdur. Eminim benim gibi düşünen bir sürü insan vardır. Zaten köşe yazısı okuyan insan da belli kuralların farkında olan insandır. Demek ki okurlarınızın gözünden kaçmıyor yaptığınız hatalar... Demek ki seslendiğiniz kitle içinde, bu bilince ulaşmış insanlar da var...
Ben yazılarımı yazdıktan sonra defalarca üstünden geçiyorum, adeta mercekle hata arıyorum. Tabii yine de hatalarım oluyor, zaten olmalı da; ben ne sizler gibi gazeteceyim ne de bu işin eğitimini aldım.
Yazıysa yazı, imlaysa imla, özense özen; o zaman niçin kimse bizi takip etmiyor?
Niçin bizim yazılarımız değil de, sizin yazılarınız okunuyor?
Çünkü siz belli bir yaşın üstünde, belli bir üslubu olan, okurunu nasıl tavlayacağını bilen ve nükte yapmayı öğrenmiş, tecrübelerle bugüne gelmiş insanlarsınız.
Ama sizler de hata yapınca aramızda neredeyse hiç fark kalmıyor. Sadece şu fark ediyor: Siz ülkenin çok ünlü bir gazetesinde yazmış oluyorsunuz, ben de ülkenin çok ünsüz bir blogunda. Siz milyonlara hitap ediyorsunuz, ben üç basamaklı sayılara. Sizin adınızı herkes biliyor, benim adımı hiç kimseden biraz daha fazlası.
Okur sizi okumaya devam ediyorsa eğer, sizin de yazılarınızdaki hataları düzeltmeniz gerekir. Bu okura karşı bir borcunuzdur. Eminim benim gibi düşünen bir sürü insan vardır. Zaten köşe yazısı okuyan insan da belli kuralların farkında olan insandır. Demek ki okurlarınızın gözünden kaçmıyor yaptığınız hatalar... Demek ki seslendiğiniz kitle içinde, bu bilince ulaşmış insanlar da var...
Bu da yazarlık yolunda ilerleyen on yedi yaşında bir
gencin eleştirisidir işte!
Bir gün bir gazeteye ya da bir dergiye yazılar yazmak gibi bir görevim olursa ve bu yazıyı ofisimde baş köşeye asmazsam, bana da Mert demesin kimse!
Bence yazı biraz haksız olmuş. Dergi ya da gazetelerde ortaya çıkan imla hatalarının büyük bir kısmının hazırlık ve basım aşamasında çalışan kişilerden kaynaklanabileceğini unutmamak lazım.
YanıtlaSilsana destek veriyorum,herkesin okuduğu insanlar daha dikkatli olmalı.. ve tatilden detaylar istiyoruz??
YanıtlaSilTatil dosyası için çalışmaktayım, en güzel şekliyle yakında sizlere sunacağım. :)
YanıtlaSilçok haklısın!
YanıtlaSilben de görüyorum sürekli yazım hataları ve bloglarda görünce garipsemiyorum ama bir gazeteci için utanç verici bir şey!
hadi bakalım son cümlen gerçekleşir umarım :)
mert'im tam anlamıyle katılıyorum. sadece gazete değil, televizyon altyazıları da öyle! 'de' 'da' ekleri hep bitişik, 'ki'ler hatalı. bunun sebeplerinden biri de başta Doğan medya olmak üzere, tüm basın kuruluşlarının açgözlülüğü. sarışın kıkır kıkır bayanları koyup kitle hedeflemenin yanında bir de asgari ücretle(çok değil) türk dili ve edebiyatı mezunu bir kişiye iş verseler imla kontrolu yapsa %80 azalır.
YanıtlaSilama dediğim gibi dert başka, faydacılık!
senin idealist yazılarında başarılar diliyiroum.
buğra sağlam
bana acaba bir konuda yardimci olabilirmisiniz? bir odev icin gazetede yapilmis yazilim hatalari ariyorum duzeltmek uzere acaba bir bilginiz varmi? yardimci olabilirseniz cok sevinirim
YanıtlaSilMesajınızı alır almaz nasıl yardımcı olabilirim diye düşündüm, ama üzgünüm ki parlak bir fikir gelmedi aklıma... Ancak şunu söyleyebilirim ki çoğu gazete ve dergide noktalama, yazım gibi çeşitli konularda hatalar yapılıyor. Rastgele seçtiğiniz bir tanesinde bulmanız ihtimali çok yüksek. Eğer ödevinizin süresi geçmediyse, birkaç örnek bulmak için gazeteleri tarayabilirim?
Silbenim de aynı konuda ödevim var makalelerdeki yazım yanlılşları bir türlü bulamadım yardımcı olursanız sevinirim
YanıtlaSil