...ve zamane genci yazmaya başlar.
Create your own banner at mybannermaker.com!

3 Ağustos 2012 Cuma

Bir İstanbul trajedisi

"BÖLÜM 2: TAKSİDEKİ DİDİŞME (KAPAK GÜZELİ Mİ, KÖYLÜ GÜZELİ Mİ?)"

Göz ucuyla yanında oturan adama baktı. Gerçi bakıp da korkusunun gözlerinden okunmasına fırsat vermeye hiç gerek yoktu. Ne de olsa sesi tanımıştı. Bu oydu.
"Sen arabanın önüne atlayınca hemen tanıdım. Şoföre arabayı durdurmasını ben söyledim. Ama şimdi keşke söylemeseymişim diye düşünüyorum. Bu ne vaziyet Allah aşkına? Bu ne disiplinsizlik böyle?"
"Şey... Ben..." Bitmişti. Bitmişti işte. Daha kariyer merdiveninin ilk basamaklarındayken aptallığı yüzünden zemin kata geri düşmüştü. Söylenecek hiçbir söz, yapılacak hiçbir makyaj ona bu görüntüyü unutturamazdı.
"Allah aşkına sil şu yanağındaki cisimciği," dedi adam. "Kusacağım vallahi!"
Ceplerini karıştırdı ve utançla, "Peçetem yok," dedi. Adamın yüzüne bakamıyordu. Ama adam ısrarla onun yanağındaki cisimciğe bakıyordu.
"Tamam, kızım, tamam, neyse! Şoför bey evladım, durdurun arabayı! Hadi in kızım, hadi, hadi in bakalım! Benim bu saatten sonra senin için yapabileceğim bir şey yok! Allah kurtarsın!"
"Ne... ne demek şimdi bu Reşat Bey?"
"Kovuldun demek. Bay bay demek. Çav demek. Hadi kızım, çaaaav! Senden değil kapak güzeli, köylü güzeli bile olmaz."
Sakin olmaya çalıştı. Sinirlenerek geleceğini berbat edebilirdi. Başlamadan bitecek olan kariyerini. "Ama bana deneteceğiniz o yeşil elbise ne olacak? Üstümde çok güzel görüneceğini söylemiştiniz?"
"Esra'da daha iyi durur sanırım."


"Ama kariyerim? Kariyerim ne olacak? Kariyer planlaması için beni ofise çağırıyordunuz hani?"
"Kariyer mariyer yok sana. Her şeyi eline gözüne bulaştırdın. Bu şekilde Ortaköy'de on adım bile atman, her şeyi mahvetmen için yeterli kızım. Hadi in bakalım!"
"Reşat Bey, yapmayın lütfen! Ben mankenlikten başka bir işte yapamam!"
"Singıl çıkarırsın, televizyon programı yaparsın, ne bileyim birileriyle papaz olup gündeme gelirsin, bar çıkışlarında sarhoş taklidi falan yaparsın... Ay ne bileyim ben kızım, sen çalıştıracaksın saksıyı! Al, yaptım işte sana kariyer planlaması. Milyon dolarlara, yakışıklı erkek oyunculara elveda de bakalım. Hadi yolun açık olsun!"
"Ama mankenlik benim her şeyim..."
"Kızım bana röportaj cümleleri söyleme! Bana röportaj cümleleri söyleme! İlla da bu meslek civarından bir iş icra etmek istiyorsan, ne bileyim, daha geri planda olan şeyleri yaparsın. Çaycı olursun, dikiş biliyorsan terzi ol! Ama benim ya da mankenlerimin yanında olma da, nerede olursan ol! Hadi in artık, daha Bebek'te yapımcıyla buluşacağım be kızım! Geç kalıyorum!"
İşin rengi değişmeye başladı. "Bana bakın Reşat Bey, sizin canınızı çok yakarım, haberiniz olursun! Yanağımda sümük var diye, beni sümüklü mendilinizle karıştıramazsınız! Bir kenara fırlatamasınız öyle birdenbire!"
Reşat Bey işaret parmağını sallayarak, "Öfkeye dikkat! Öfkeye dikkat!" diye bağırdı. "Sen bana şantaj mı yapıyorsun?"
"Çok fazla dizi izliyorsunuz, daha ben leb demeden Çorum'u anladınız, ama evet, doğru tahmin ettiniz: Gerekirse size şantaj da yaparım. Geçen gün Esra'yla sizi gördüm! Kostüm odasında, kıyafetteki yırtığa bakmaya gidiyordunuz güya, değil mi? Aman Lale Hanım bir duyarsa, olacakları siz düşünün..."
Reşat Bey'in gözleri dışarı pörtledi. "O sen miydin? Kahretsin, Esra demişti bir gölge gördüm diye ama..."
"İşte itiraf ediyorsunuz! İşe bakar mısınız ya, altmış yaşındaki adam on sekiz yaşındaki kızla... Sizi yakarım, ana haberlere çıkarırım! Bana hiçbir şey yapamazsınız! Beni kovamazsınız, yarın gelip o defileye çıkacağım Hem de yeşil elbisemle!"
"DERHAL İN ARABADAN!"
Taksi çoktan yol kenarında durmuştu. Kapıyı açıp kendini dışarı attı. "Sizinle görüşeceğiz!"
Reşat Bey küfürler savurdu. "Hiçbir şeycik yapamazsın sen! Git de aynaya bak önce!" Hiçbir şeycik yapamazdı işte o kız. Bu dünyada daha toydu, acemiydi, yeniydi. Öyle ana haber falan boş tehditlerdi. Kimseye ulaşamaz, kimseye inandıramazdı.
Arka koltuktan, arkada kalan kıza baktı. Yanağındaki sümüğü elinin tersiyle silmiş, öfkeli bakışlarla kendisine bakıyordu.
"Neredeydi bu kızın evi... Hah, Cihangir! Şoför bey, Bebek'e değil, Cihangir'e gidelim," dedi Reşat Bey taksiciye.
"Senin de kariyerini bitirmezsem..." diye düşündü kız. "Mahvedeceğim seni." Ve ağlayarak, insan selinin ortasında, evine doğru koşmaya başladı. Sevgilisini arayıp her şeyi anlatması gerekiyordu. Ama bu öyle bir olaydı ki anlatılacak hiçbir tarafı yoktu. Bir taksi durdurup bindi. Kafasında ne yapacağına ilişkin planlar dönmeye başlamıştı bile.

2. BÖLÜMÜN SONU... 3. BÖLÜM, YANİ MİNİ-BÜYÜK FİNAL SİZİN BEYNİNİZDE BİTECEK!

Manken adayımız, Reşat Bey için onu "bitirme" planları düşünürken, Reşat Bey de az sinsi çıkmayacak hani... Peki mankenimiz, sevgilisine durumu nasıl açıklayacak? Ben kendi sonumu yazdım, ama yayımlamaktansa, sizin kendi sonunuzu yazmanızı tercih ettim. 1 Ağustos'ta başlayıp 3 Ağustos'ta biten bu saçma mini diziyle, haydi biraz "the end" üretmeye!

4 yorum:

  1. bu çooookminidiziyi sevdim... e roman yazan birinden az bile bunlar! biz kendi sonumuzu yazıyoruz madem; ben olsam o kızın yerinde, reşatı öldürebilirdim!! ama senin sonunu merak ediyordum aslında... okuyamayacak mıyız şimdi? sorularımı cevaplarsan sevinirim!! teşekkürler!

    YanıtlaSil
  2. Bu çok sıradan bir öykü, buna benzer bir şeyi herkes yazabilir. Zaten belki saçma bir mantık ama gerçekten başarılı ve yaratıcı bulduğum çoğu yazımı kendime saklıyorum, blogumda daha genel yazılarımı paylaşıyorum. Son bölümde neler olabileceğini siz düşünün istedim, zaten sanırım bu halinden herkes memnun kaldı! :)

    YanıtlaSil
  3. iyi bir eleştiri hikayesi aynı zamanda!

    YanıtlaSil
  4. bundan bir çizgi roman da yapabilirsin mesela mertim.
    sevgiler,
    E.

    YanıtlaSil