...ve zamane genci yazmaya başlar.
Create your own banner at mybannermaker.com!

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Duşun ilhama etkisi ve geçmişin ayak sesi

 Tommy Hilfiger'ın ilk reklam kampanyasını George Lois yürütmüş.
Bu reklamı bilmeyen kimse kendine "reklamcı" demesin!

Reklam dünyasının babası George Lois: "20 kişi toplanıp ortaya bir fikir çıkartılmaz, işimiz ekip işi değil. 20 kişi ancak geyik yapar. İyi fikirler tek kişiden çıkar." Durumu özetleyen çok doğru ve çok katıldığım bir söz.
 
Yayıncı ve reklamcı Tyler Brûlé: "Hayatımızı 140 karakterle sınırlandırılmış sloganlar değil, bir yemekte yakınlarımızdan duyduğumuz fikirler değiştirecek. ... Seni sokakta elinde iPhone'un, kolunun altında iPad'inle görsem senin hakkında tek fikrim 'iPhone kullanan çocuk' olur." Ne kadar doğru ve isabetli sözler!

Bu alntılardan sonra esas konuya giriş yapmak istiyorum. 

Ben benle röportaj yapıyor diye Mert'in Gezegeni'nin ilk yıllarından kalma bir röportaj dizim vardır benim... İşte onun üçüncüsünde farklı sorulara verdiğim yanıtları kısaca toparladım: "Kendimi ne kadar yorduğumu tahmin bile edemezsiniz! Beynim boş kalmıyor. Aslında çok ilginç bir durum bu. Dolmuşta giderken, uyumadan önce, koltukta otururken, hatta okulda bile blogumda şunu yapacağım, bunu yapacağım diye düşünüp duruyorum. Beynimde çarklar sürekli dönüyor ve durdurmak istesem de durduramıyorum. Yeni çizgi roman dizilerimden, tiyatro provalarımızdan, blogumda paylaşacağım dosyalardan, bir de çekmeyi düşündüğüm kısa filmimden anneaneme bahsedince bana ne dedi biliyor musunuz? 'Bu kadar yorma kendini, 20 yaşına geldiğinde kafan bitecek senin!' " ve en iyi ne zaman ilham geldiğine ilişkin de şöyle yazmışım: "Suyun olduğu her yer. Su beni çok rahatlatıyor. Banyo ve deniz bunun en güzel örnekleri. Su faturalarının kabarık gelmesinin nedeni de bu işte, baba! Suyla bütünleştiğim, suyu hissettiğim yerlerde çok şey düşünürüm. Su insanı rahatlatır ve insan rahatlamak için zihnini boşaltmak ister. İşte ben bunu başaramıyorum. En rahat olduğumu söylediğim anda bile kafamın içinde bir sürü şey dönüyor. Mesela yaz tatillerimi düşününce, sahiden de bu çok doğru. Geçen sene denizdeyken, ufuktaki teknelere bakarken “Kaptan Briand, Lapaci ve Sipaci”yi düşünüyordum hep. Öyküler üretip duruyordum. Unutmadan, taşıtla bir yerden bir yere giderken de çok düşünürüm. Bisiklet sürerken veya kısa-uzun araba yolculuklarında... Kısacası her anımı değerlendirmek isterim. Daha doğrusu buna mecburum. Ayaklarımı uzatıp keyif yaptığım bir anım yoktur. Evet dışarıdan böyle görünürüm, ama aslında beynimde üretip, düşünüp dururum. Şunu yapacağım, bunu yapacağım diye blogumla ilgili planlar yaparım. Boşa giden zamana acırım. Yapacağım ve yapmam gereken çok şey var çünkü. Bu açıdan bazen kendimi kurulmuş bir robot gibi hissettiğimi saklayamayacağım."


 E bizim Marilyn! Hoş herkesin Marilyn'i! Bu da Lois'in çalışması! 

İyi de eski defterleri şimdi durup dururken niye açtım? 

Sadece nostalji için değil elbette.

İlkini 2 Mayıs 2010 Pazar günü, sonuncusunu da 4 Kasım 2011 Cuma günü yaptığım "Ben benle röportaj yapıyor! - 3"te söylemişim bu sözleri (Sonuncusunda soruları sizden almıştım gerçi). Ve dün gazetede şu habere rastlayınca, telmih yaparak yıllar önce yaptığım açıklamada aslında haksız olmadığımı belirtmek isterim. "Neden en iyi fikirler aklımıza duştayken gelir?" başlıklı haberi görünce açıkçası çok heyecanlandım, aklıma hemen bu cevaplarım geldi çünkü. Haber de bir sitenin yaptığı açıklamayı aktarmış aslında. "Ilık bir duş almak, beyindeki dopamin miktarını artırıyor. Bu da sakinliği ve rahatlığı tetikliyor. Rahatlayınca kafanın içindeki kargaşalar azalıyor ve yeni fikirlere yer açılıyor. İyi fikirlerin duştayken aklımıza gelmesinin başka nedenleri de var. Duş sabah alınırsa vücut yeni günün başladığı mesajını alıyor, uyanıldığı için algılar da açılıyor. Daha az rahatsız edilme ihtimali olduğu için insan kendisiyle baş başa kalabiliyor ve daha iyi düşünebiliyor. Akan suyun sesi rahatlattığından konsantrasyon sağlanabiliyor." 

Demek ben yıllar önce fark etmeden bilimsel bir konuya parmak basmışım da, haberim yokmuş ("Vay sanki çok gizli bir şeyi sen keşfettin, duşun zaten insanı rahatlattığı bilinir Mert'im!")!

Bu arada bloguma veya şahsıma ait facebook ve twitter hesabı yok. Bu zamana kadar internetteki tek hesabım Mert'in Gezegeni'dir. Yakında yeni siteler de açacağım ve eğer twitter hesabı alırsam size mutlaka bildiririm. Ben internette sadece buradan sesleniyorum. Duyurulur! 

2 yorum:

  1. Mert, yeni site açacağını bilmiyordum. yeni bir çizgi romanını biliyorum ama. bekliyoruz ne zaman buluşturacaksın??

    YanıtlaSil
  2. Sevgili "Adsız", şu okul biter bitmez harekete geçeceğim. Şimdilerde bir yandan derslerime çalışıyor, diğer yandan çizgi romanın senaryosunu yazıyorum ve sitenin logosuyla ilgili tasarım yapıyorum. Beklediğinize umarım değecek! :)

    YanıtlaSil